»Almancılara« şaşıranlara şaşırmayın…
Bu köşe yazısı 22 Nisan 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.
Burjuva medyasının ve politikacılarının Almancıların verdikleri »Evet« oylarının çokluğuna şaşırmalarına şaşıranlara şaşırmamak gerekiyor. Burjuva medyası ve politikacılarının şaşırdıkları falan yok. Aksine her şeyin tam bilincinde görevlerinin gereğini yapıyorlar. Yani iç politikada malzeme olarak kullanıyorlar. Buna karşın ırkçı söylemlerin tetiklemesiyle koruma refleksini gösteren göçmen kökenli liberallerimizin şaşırmaları sahici. Küçük burjuva uzmanlarımızın ufku burjuva medyasıyla sınırlı olduğundan, dar bakış açısından kurtulamıyorlar. O nedenle şaşkınlıklarına şaşırmamak gerekiyor.
Devrimci-demokratik göçmen örgütleri on yıllardır göçmenlere yönelik ayırımcı ve ırkçı uygulamaların onları toplumun çeperinde gönüllü izolasyona ittiğini söylüyorlar. Aynı zamanda F. Alman ve Türk devletlerinin sıkı işbirliği ile Türkiyeli göçmenlerin bu izolasyonda kalmalarına uğraştıklarını ve Türk devletinin milliyetçi ve eril prangasına sokmayı kolaylaştırdığını da. Türkiyeliler »Türk kaldığı« müddetçe Türk devleti lobici kuşak olacak bir kitleye, F. Alman devleti de, her ihtiyaç duyulduğunda günah keçisi rolünü verebileceği toplumsal gruba sahip olacaklar.
Gayrimeşru referandum sonuçları bu tabloyu teyit ediyor aslında. Ama burada bir kaç noktaya açıklık getirmek gerekiyor: Yüzde 63,1 »Evet« oyu ile Türkiyeli göçmenler arasındaki gericilik artmadı. Aksine, 1 Kasım 2015 seçimlerini esas alırsak, AKP ve MHP toplamı olan yüzde 67,5’dan geriye gitti. Ayrıca başka bir efsaneyi de çözmeliyiz: Türkiye’deki seçimlerde AKP, MHP veya BBP gibi partilere oy veren muhafazakâr Türkiyeliler, Avrupa’da öyle iddia edildiği gibi sol partileri falan seçmiyorlar. Bırakın sol partileri seçmeyi, örneğin Alman vatandaşı olan Türkiyeliler F. Almanya’da yapılan her düzeyde seçime en az katılan seçmen grubudur. Açık söylemek gerekirse, Avrupa’da yaşayan muhafazakâr göçmenler mağdur falan değil, bizzat AKP rejiminin »nimetlerinden« faydalanan ve genellikle gelirleri ortalama göçmenlerin gelirlerinin üzerinde olan kesimlerdir. Kimilerinin F. Almanya’da sosyal yardım alması yanıltmamalı: Bunların Türkiye’deki mal varlıklarıdır gelir durumlarını belirleyen.
O açıdan »Almancı« AKP’lilerin Türkiye’dekilerden daha militan oldukları söylenebilir. Çoğunluğu reislerinin önünde eğilirken, altta kalanlara ve ötekileştirdiklerine tekme atan küçük burjuvalardan ibarettir. Ve böylelerinin Avrupa’da »entegre« olma, »uyum« sağlama gibi bir dertleri de yoktur. Ancak »Evet« diyenler »Alman vatandaşlığından çıkıp, Türkiye’ye dönsünler« korosuna katılan muhalif göçmenlere de şunu anımsatalım: Siyasî tercih suç unsuru değildir. Farklı düşünenin ifade ve düşünce özgürlüğü savunmak, »demokrat« olmanın ön koşullarındandır. Eğer onca devrimci-demokrat göçmen örgütünün yıllardır faaliyet gösterdiği F. Almanya’da bu denli »Evet« oyu çıktıysa, asıl yapılması gereken nerede yanlış yapıldığını sormaktır, »Evet« diyenleri aforoz etmek değil.
Bırakın şaşıranlar şaşırsın, biz asıl görevimizi yerine getirelim: Gayrimeşru AKP rejimine karşı olabildiğince geniş, birleşik ve mücadeleye kararlı toplumsal muhalefeti örmeye odaklanalım. Önümüzdeki karanlık dönem bizden fazlasıyla özveri isteyecek çünkü.