İllüzyonlar ve toplumsal gerçekler
Bu köşe yazısı 13 Ocak 2018 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.
Almanya’da hükümet görüşmeleri henüz sadece sondaj aşamasındayken, Sol Parti Eşbaşkanı Bernd Riexinger SPD’ye »Büyük Koalisyon oluşturulamazsa, SPD bizimle hükümet kurabilir« çağrısını yaptı. Tek koşulu, »SPD’nin inandırıcı biçimde tekrar sosyal demokrat pozisyonları savunması«. Riexinger’in bu çıkışını Oskar Lafontaine’in »içinde SPD’li, Yeşil ve Sol Partililerin olacağı bir sol kitle hareketi oluşturulmalı« fikrini ortaya attığı günlerde yapması, Almanya reformist solunun tarihindeki yeni bir ayrışma ile karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Ama değinmek istediğimiz konu bu değil.
Konu, reformist solun illüzyonları. Hükümet sosyalistleri oldum olası maddi temeli olmayan bir illüzyon peşinde koşuyor: SPD-Yeşiller-Sol Parti koalisyonu. 2005-2017 yılları arasındaki iki yasama döneminde Federal Parlamentoda sayısal olarak »sol« çoğunluk mevcuttu. Şimdi ise sayısal çoğunluk dahi yok. Zaten sayısal çoğunluk gerçek çoğunluk da değildi, çünkü bu üç partinin programatik açıdan – bazı içi boş söylemlerin haricinde – herhangi bir benzerlikleri yok. SPD ve Yeşiller, neoliberal cepheye geçiş yaptıklarından bu yana öylesine sağa kaydılar ki, dün parti sağı olarak nitelendirilen sosyal uzlaşıcılar aynı pozisyonlarında ısrar ettiklerinden, partinin sol kanadı oluverdiler! Dolayısıyla var olan sayısal çoğunluk »sol« hükümet değil, Büyük Koalisyon doğurdu.
2017 seçimlerinden bu yana ise Federal Parlamentoda reel ve sağ çoğunluk var: Muhafazakârlar, liberaller ve ırkçılar programatik açıdan büyük bir uyum içerisindeler. Ancak tam da bu nedenle hükümetin kurulması bu denli zorlaşmış durumda. »Jamaika« koalisyonu CDU/CSU, FDP ve Yeşillerin büyük farklılık göstermelerinden değil, yeterince piyasa radikali ve yeterince ırkçı hükümet programı çıkartamadıkları için oluşturulamadı. Şu an sondajlarını sürdüren CDU/CSU ve SPD de zorlanıyorlar. Gene farklılıkların büyük olmasından dolayı değil, parlamentodaki zayıflamış konumlarından dolayı.
Her ne kadar erken seçim opsiyonu saklı tutuluyor olsa da, toplumsal gerçekler yeni seçim ile Federal Parlamentodaki çoğunluk koşullarının değişmeyeceğini, aksine ırkçı AfD’nin daha fazla sandalye kazanabileceğini gösterdiğinden, erken seçim şimdilik pek olası gözükmüyor. Kaldı ki, bu parlamentodan bir hükümet çıkartılamazsa, temsilîyet krizi derinleşecek ve fatura büyük partilere çıkarılacak. O açıdan erken seçim korkusu Büyük Koalisyonun kurulmasını daha da tetikleyebilir. Zaten SPD tabanının, tüm kaygılarına rağmen ciddî direnç göstereceği de beklenilmemeli. Nihâyetinde 21 Ocak’ta yapılacak SPD kurultayından sonra hızla hükümet görüşmelerinin başlayacağından hareket edebiliriz.
Sonuç itibariyle Almanya’da ne sayısal, ne de toplumsal açıdan bir »sol« çoğunluk olmadığını tespit edebiliriz. Reel olan sağ çoğunluktur. Gerçi Almanya tekelci burjuvazisi şu an için faşizme gereksinim duymamaktadır. Ancak F. Alman emperyalizminin uzun vadeli hedefleri, faşist ve ırkçı formasyonları hep yedeğinde tutup, toplumsal rızanın yaratılmasında kullanmayı gerektirmektedir. Reformist solun illüzyonları bu gerçekler karşısında yapılması gerekenlerin üstünü örtmektedir. Bu da parlamentarizmi tek mücadele biçimi gören Reformizmin ne denli derin bir bataklık olduğunu kanıtlamaktadır.