Alman-Fransız çelişki çözüm yolları
Bu köşe yazısı 14 Kasım 2018 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Birinci Dünya Paylaşım Savaşının bitişinin yüzüncü yıldönümü vesilesiyle Paris’te yapılan anma töreninde Avrupa’nın »gerçek Avrupa ordusuna« ihtiyacı olduğunu söylerken, Alman Şansölyesi Merkel’in de ısrarla Macron’a destek çıkmış olması, Almanya ile Fransa’nın aralarından su sızmayan partnerler olduğu görünümünü verdi. Ancak Pazartesi burjuva medyasına düşen yorumlar, gerçek resmin ayrıntıda gizli olduğunu gösterdi ve bir kez daha hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını kanıtladı.
Fransa, Almanya’nın 2014’de NATO’ya kabul ettirdiği »Framework Nations Concept« (FNC), yani »Çerçeve Ulus Konseptini« başından itibaren destekliyor, Avusturya ve Finlandiya gibi NATO üyesi olmayan ülkelerin de partner olarak kazanılmasıyla, ABD’nden bağımsız hareket olanaklarının genişleyeceğini umuyordu. Nihâyetinde iki ülkenin de ABD’nden bağımsız hareket edebilme konusunda bir hayli adım atabildiklerini söyleyebiliriz. Buna rağmen Fransız militaristleri Almanya ile işbirliğinin gidişatı konusunda kaygı duymaya başladılar.
Örneğin Alman-Fransız işbirliğinin ana projelerinden birisi olan »Future Combat Air Systems« FCAS’de henüz ortak bir konsept hazırlanmamış olmasına rağmen Almanların İspanyolları işin içine katmak istemeleri, Fransızları rahatsız ediyor. Fransa askerî-sınaî kompleksinin pay kaybetmesini istemeyen Macron bu nedenle FCAS’in Alman-Fransız projesi olarak gerçekleştirilmesini dayatıyor.
Bu dayatmanın ardında yatan nedenlerden birisi, Almanya’nın »Çerçeve Ulus Konseptini« kendi silah tekellerini güçlendirecek bir stratejik araca çevirme olasılığı. Nitekim Almanya bu konsept temelinde kurulan işbirliğine kazandığı 17 partner ülkenin savaş tankları modernizasyonunun Alman Kraus-Maffei-Wegmann tekeli öncülüğünde başlatılmasını sağladı.
Fransa’nın Britanya ile 2010 yılında imzalanan »Lancaster-House-Antlaşması« temelinde girdiği silahlanma işbirliği ise, Brexit kararıyla çekiciliğini kaybetti. Çünkü Britanya, Brexit gerçekleştirilirse, AB’nin 2021’de itibaren silahlanma projeleri için ayırdığı milyarlık sübvansiyonlardan faydalanamayacak, bu da Fransız tekelleri için ciddî bir piyasa dezavantajı hâline gelecek. O nedenle Fransa Britanya’nın AB savunma partneri kalmasını istiyor.
Almanya gerek »Çerçeve Ulus Konsepti«, gerekse de »Kalıcı Yapısal İşbirliği – PESCO Antlaşması« ile öncü konumunu güçlendirebilirken, Fransa’ da 25 Haziran 2018’de kurulan »Avrupa Müdahale Girişimi« (IEI) ile kendi silah tekellerinin konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Bunun içinse Moritanya, Mali, Nijer, Burkina Faso ve Çad’ın oluşturduğu »Sahel G5’i« olarak adlandırılan bölgesel işbirliği örgütünü IEI’ye üye yapmak istiyor. IEI formel açıdan AB Savunma Politikasının bir parçası olmadığından, Britanya Brexit’e rağmen üye kalabilecek ve girişimin faydalanacağı AB sübvansiyonlarından pay alabilecek. Böylelikle, Brexit ile Britanya için pahalılaşan Fransız ürünleri sübvanse edilebilecek.
Almanya ve Fransa askerî-sınaî kompleksleri arasındaki çıkar çelişkileri orta vadede ABD emperyalizminin işine yarıyor olsa da, bu çelişkilerin uzun vadede Alman ve Fransız emperyalist burjuvazilerinin bağımsızlaşma arzularının önüne geçemeyeceğini söyleyebiliriz. Alman ve Fransız emperyalizmlerinin şimdiye kadar gerek AB çatısı altında, gerekse de AB dışında çeper ülkelerle yapılan işbirliği antlaşmalarıyla yarattıkları farklı çözüm yolları, aralarındaki çıkar dengelerini bir biçimiyle korumaya kararlı olduklarını gösteriyor. AB’nin Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ile kurduğu ilişkiler ve Almanya ile Fransa’nın bu kararlılığı, AB’nin kısa vadede yeni bir silahlanma dalgasıyla daha da militaristleşeceğine ve saldırganlaşacağına işaret ediyor.