»Ayağa kalk«, ama ne için?
Bu köşe yazısı 8 Eylül 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde, bilhassa Almanya gibi refahı görece yaygın burjuva toplumlarında kolektif hakların ortak savunusu yerine, refah şoveni ve toplumun en zayıflarını dışlamaya yönelik hareketler daha sık görünür oldu. O açıdan kendisini »daha fazla sosyal adalet, barışçıl dış politika ve çevrenin korunmasına« adayan bir hareketin oluşması, ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bir de şu »amalar« olmasa…
Vitrininde Sol Parti Federal Meclis Grubu Başkanı Sarah Wagenknecht’in olduğu, arka planda ise Oskar Lafontaine’nin durduğu »Ayağa kalk!« girişimi bu hafta basına tanıtıldı. Wagenknecht, girişime şimdiye kadar yüz bin insanın destek çıktığını söylüyor. Sol Parti’nin yaklaşık 60 bin üyesi olduğu düşünülürse, yüz bin sayısı müthiş bir rakam olarak görülebilir. Tabii sanal olmasaydı. Milyonlarca seçmenin oyunu vermesini sağlayan 60 bin reel parti üyesi karşısında, henüz programı bile açıklanmamış bir harekete internette yüz bin kişinin destek vermesi, ne denli anlamlı olabilir ki?
Başında Wagenknecht olması nedeniyle »yeni sol hareket« olarak nitelendirilen »Ayağa kalk!« girişiminin kısa zamanda burjuva basınının ve internetten destek çıkanların ilgisini kazanmasının ardında ne yatıyor? İşte işin asıl püf noktası bu soruda yatmaktadır. Bizce belirleyici olan »Ayağa kalk!« girişiminin »solcular« tarafından yukarıdan kurulması değil, mülteci politikasında gerici bir pozisyonu savunuyor olması ve Ren kapitalizminin sosyal devlet imtiyazlarının ulusalcı-korumacı politikalarla yeniden sağlanabileceği illüzyonunu yansıtmasıdır. Reformist solun sağında durarak, bölücü etkide bulunması da işin cabasıdır.
Aylar süren ön çalışmanın ardından yapılan resmi tanıtıma ırkçı-faşist AfD başkanı Gauland’ın övgü düzmesi bir trajedi olmakla birlikte, »Ayağa kalk!« girişiminin asıl motivasyonunun popülizm dalgasından faydalanma amacı olduğuna işaret ediyor. Zaten Lafontaine uzun zamandır Fransa ve İtalya’da sol popülist hareketlerin seçim başarılarına atıfta bulunarak, Sol Parti’nin de benzer adımlar atması gerektiğini savunuyordu.
Ancak girişimin vitrine yerleştirdiği diğer isme, yani Yeşiller üyesi Ludger Volmer’e baktığımızda, »Ayağa kalk!« popülizminin pek »sol« olamayacağını tahmin edebiliriz. Dışişleri Bakanı Fischerin müsteşarı olarak görev yapan Volmer, Alman ordusunun başta Yugoslavya saldırısı ve Afganistan işgali olmak üzere, emperyalist müdahale savaşlarına katılmasını hararetle savunmuştu. Aynı şekilde Yeşillerin, bugün sağ ve sol popülistlerin eleştirdiği koşulları yaratan neoliberal »Ajanda 2010« politikasını desteklemelerini sağlayan şahinlerdendi. Bir zamanların »Komünist Platform« sözcüsü ve bugün »misafirliğini kötüye kullanan, misafirlik hakkını kaybeder« diyen Wagenknecht ile apoletli müsteşarlıktan »solcu girişimciye« dönüşen Volmer gibilerinin aynı noktaya gelmeleri, pek hayra alamet değil.
Lafontaine her zaman »kapitalizmin sivrilikleri törpülenmeli« der ve parti içi demokrasiyi »engelleyici faktör« olarak görürdü. Lafontaine değişmedi, o açıdan tutarlı sayılabilir. Ama değişmeyen başka bir gerçek daha var: o da, »sol« popülizmin nihâyetinde sağa yarıyor ve salt seçim başarılarıyla sefaleti yaratan koşulların ortadan kaldırılamıyor olmasıdır.