İdlib için misilleme mi?
Bu köşe yazısı 15 Eylül 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.
Hafta başında bir HDP heyetiyle Almanya’da görüşmeler gerçekleştiren eş başkan Sezai Temelli’nin bu bağlamda yaptığı açıklamalardaki bazı başlıklar dikkatimizi çekti – aslında tuhafımıza gitti de diyebiliriz. Yanlış anlaşılmasın, sırf yergi olsun diye yazmıyoruz. Elbette HDP bileşenleri olarak her konuda aynı düşünecek değiliz. Ancak eleştiri-özeleştiri mekanizmasının da devre dışı kalması doğru olmayacaktır. Anlatmak istediklerimizi bir cümle ile örnekleyelim: Sezai yoldaşımız, yapılacak olan Merkel-Erdoğan görüşmesinin »sadece ekonomik temelde olacağını tahmin ettiklerini« söyledi ve »görüşmenin demokrasi ve insan hakları temelinde gerçekleşmesini talep« etti.
Sezai başkan tahmininde fena yanılıyor. Görüşmelerde kullanılan diplomatik dile bir itirazımız yok şüphesiz, ama diplomasi de salt hoş laflarla yürütülmüyor, nitekim arka plan bilgisinden yoksun diplomasi boş laftan ibaret kalır. Alman Dışişleri Bakanı Maas’ın son Türkiye ziyareti ve Erdoğan’ın yapacağı Almanya ziyareti çerçevesinde Berlin kulislerinde yürütülen tartışmalar, asıl meselenin ekonomiden çok daha farklı olduğuna işaret ediyor. Türkiye’deki ekonomik kriz işin sadece eşantiyonu.
Alman emperyalizmi uzun vadeli stratejik hedefleri temelinde Suriye savaşına katılmaya hazırlanıyor ve buna toplumsal rıza üretmek için iç kamuoyunu Türkiye bağlamında olgunlaştırmaya çalışıyor. HDP heyetinin, Merkel’in her fırsatta »stratejik çıkarlarımız Türkiye ile örtüşmektedir« dediği Almanya’ya geldiği günlerde Alman burjuva basını Federal Savunma Bakanlığının hummalı bir çalışma içinde olduğunu bildiriyordu. Bakanlık, haberlere göre, Suriye ordusunun eli kulağındaki İdlib saldırısında zehirli gaz kullanması durumunda, »ABD, Britanya ve Fransa ile birlikte misilleme eylemlerine katılmasını« araştırıyor ve »en azından« Federal Ordunun Ürdün’de konuşlandırdığı Tornado savaş jetlerini kullanma opsiyonu üzerinde duruyor.
Federal Meclis Dışişleri Komisyonu başkanı CDU’lu Norbert Röttgen, »Almanya esas itibariyle böylesi operasyona istekli olmalıdır, meclis onayını misilleme eylemlerinden sonra da verebilir« diyerek, açıkça anayasanın çiğnenmesini isterken, FDP ve Yeşiller sözcüleri olası saldırıların demagojik söylemini çoktan kurgulamışlardı bile: »İdlib’teki insanları korumak için tüm opsiyonlar gözden geçirilmelidir«. Koalisyon ortağı SPD henüz pek taraftar değilmiş gibi görüntü veriyor olsa da, SPD’li bir Dışişleri Bakanına karşı pozisyon alması beklenmemelidir. O açıdan Federal Mecliste Almanya’nın Suriye savaşına aktif katılmasına Sol Parti haricinde karşı çıkan olmayacak gibi görünüyor.
Türkiye’deki gerici-faşist ittifakın Suriye politikalarına desteğe denk düşen ve Almanya anayasasına olduğu kadar, BM Şartına da aykırı olan böylesi »misilleme eylemlerine« aktif katılımın planlandığı bir ortamda Türkiye’nin tek gerçek muhalefetinin temsilcisi olarak Almanya’ya gelip, salt »ekonomik temeller« tahmininde bulunup, Alman emperyalizminden Erdoğan ile »demokrasi ve insan hakları temelinde görüşmesini« talep ederseniz, boşa kürek çekmiş olursunuz. Devrimci-demokratik güçler gerektiğinde iblis ile de dans etmelidirler, ama kiminle dans ettiklerinin bilincinde oldukları sürece. Hatırlamada fayda var…