Sermayenin Türkiye aşkı

Sermayenin Türkiye aşkı

21 Kasım 2021

Son bir yıl içerisinde Türk lirasının rekor değer kaybı ve yüzde 20’yi aşan enflasyon oranları Türkiye’de geniş halk kesimlerini kara-kara düşündürürken, bazı şirket merkezlerinde şampanyalar patlattırıyor. Alman-Türk Dış Ticaret Odası AHK-Türkiye’nin Türkiye’de faaliyet gösteren 7.500’ü aşkın Alman şirketi arasında yaptırdığı bir araştırma Alman sermayesinin Türkiye aşkını teyit ediyor. Geçenlerde yayınlanan “Alman şirketleri Türkiye’yi çok seviyor” başlıklı bir haberde, geniş halk kesimleri için korkutucu olan gelişmelerin Alman şirketlerinin lehine olduğu vurgulanıyordu.

„Sermayenin Türkiye aşkı“ weiterlesen

Hibrid savaş ilânı

Hibrid savaş ilânı

14 Kasım 2021

Belarus-Polonya sınırındaki mülteci dramı sadece Avrupa’nın korku toplumlarının kayıtsızlığını ve AB’nin güya insani değerlerinin laf salatasından ibaret olduğunu ifşa etmekle kalmıyor, aynı zamanda emperyalist güçlerin ilân ettikleri hibrid savaşın işaretlerini de veriyor. Mülteci dramı ve sorumluları hakkında M. Ender Öndeş’in Yeni Yaşam Gazetesindeki yazısı hislerimize tercüman olmuş. Ender’in yazısını okumanızı salık vererek, düşüncelerimizi açmaya devam edelim.

„Hibrid savaş ilânı“ weiterlesen

Scholz hükümeti kurulurken…

Scholz hükümeti kurulurken…

7 Kasım 2021

Almanya’daki burjuva medyası toplumsal rıza üretiminin belki de en önemli aracıdır denilebilir. Ama aynı zamanda da satır aralarındakiler doğru okunduğunda, egemen siyaset ve sermaye kesimleri arasındaki ilişkilerin nasıl yürütüldüğüne dair ipuçları verir. Nitekim güncel koalisyon görüşmeleri üzerine yaygın medyada yer alan haberlere ve yorumlara baktığımızda, tekelci burjuvazinin kurulmakta olan ve fiilen FDP’nin belirleyici faktör olacağı Olaf Scholz hükümetinden son derece hoşnut kaldığını görebiliriz.

„Scholz hükümeti kurulurken…“ weiterlesen

Mübadele Antlaşmasının 60’ıncı yılında…

Mübadele Antlaşmasının 60’ıncı yılında…

31 Ekim 2021

Adenauer Kabinesi 30 Ekim 1961’de Türkiye ile “İşçi Mübadele Antlaşmasını” imzaladığında, “misafir işçilerin” kalıcı olacağını hesaplamamıştı. Almanya açısından amaç savaş sonrası ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak ve ucuz işgücü sayesinde ücretler ve çalışma koşulları üzerinde baskı yaratmaktı. Türkiye ise hem sosyal sorunu bir kısmını ihraç ederek hafifletmek istiyor, hem de ücret transferleri üzerinden ülkeye döviz akmasını umuyordu. İşçi göçünde iki devletin çıkarları belirleyici olduğundan işçilerin göç nedeniyle ortaya çıkan sorunları dikkate alınmamıştı.

„Mübadele Antlaşmasının 60’ıncı yılında…“ weiterlesen

Açların sessiz çığlıkları

Açların sessiz çığlıkları

17 Ekim 2021

Efsanevi Uzay Yolu dizisindeki Atılgan gemisinin kaptanı James T. Kirk (alias William Shatner) nihâyet 90 yaşında birkaç dakikalığına gerçek uzay yolculuğu yaptığı gün, BM Dünya Açlık Endekisini açıklıyordu. Bilinen nedenlerden ABD’li milyarder Jeff Bezos’un yüzlerce milyon dolar tutan reklam uçuşu, dünya çapında 811 milyon insanın açıklık sınırında yaşadığı haberinden daha fazla ilgi topladı. Yani milyonların milyonerlerden daha çok olması gerçeğine rağmen, günümüz dünyasında milyonerlerin sesinin açlık çeken milyonlarca insanın sessiz çığlıklarından daha çok duyulduğu yeniden teyit edilmiş oldu.

„Açların sessiz çığlıkları“ weiterlesen

Merkel sonrası Pasifik politikaları

Merkel sonrası Pasifik politikaları

10 Ekim 2021

Merkel dönemi Almanya’sının dış politikada, bilhassa Hint-Pasifik-Bölgesine yönelik yaklaşımlarında dengeleri koruma, aynı zamanda ABD’nin Pasifik siyasetine ters düşmeme tavrı hakimdi denilebilir. Şimdi, henüz yeni hükümet kurulmak üzereyken sermaye kesimleri ve burjuva medyasında yürütülen tartışmalar, bu tavrın terk edilmekte olduğuna işaret ediyor. Dahası Merkel’in yarattığı “vakumun doldurulması gerektiğinden” bahsediliyor.

„Merkel sonrası Pasifik politikaları“ weiterlesen

Kader birliği

Kader birliği

3 Ekim 2021

DIE LINKE, yani Türkçesiyle Sol Parti 26 Eylül seçimlerinde gelmekte olduğu görülen, ama sorumluların ısrarla görmek istemedikleri darbeleri aldı. Geçen haftaki köşe yazımızda ve iki gün sonraki seçim analizinde bu hezimetin nedenlerini açıklamaya çalışmıştık. Nihâyetinde Almanya’daki toplumsal ve siyasi sol, ırkçı-faşist AfD’nin yerleşik parti hâline geldiği bir ortamda daha da zayıflamış oldu. Bu elbette partili olmayan devrimciler ve komünistler için de üzücü bir durum.

„Kader birliği“ weiterlesen

Egemen siyasetin meşruiyet kaybı

Egemen siyasetin meşruiyet kaybı

Almanya seçimleri üzerine bir değerlendirme çabası

28 Eylül 2021

Federal Parlamento Seçimleri Almanya’daki “büyük” partiler arasındaki güç dengelerindeki değişimi açığa çıkardı. Her ne kadar bu gerçek asıl belirleyici olan toplumsal güç dengelerinde bir değişime yol açmasa da emperyalist-kapitalist devletlerin karşı karşıya bulundukları çoklu krizlere çözüm getiremediklerine ve özellikle toplumsal rıza üretiminde zorluk çekmeye devam ettiklerine işaret etmektedir. Seçimler bununla birlikte, SPD’nin birinci parti olmasına ve Yeşiller partisinin oylarını artırmasına rağmen, sağın güçlendiğini göstermektedir. Ama kanımızca seçimlerin en önemli sonucu, egemen siyasetin meşruiyet kaybının belirginleşmiş olmasıdır.

„Egemen siyasetin meşruiyet kaybı“ weiterlesen

Almanya’da karar günü

Almanya’da karar günü

26 Eylül 2021

Bu akşam Almanya saati ile 18:00’de ilk sonuçlar geldiğinde yapılan tahminlerin gerçeğe uygun olup olmadıkları anlaşılacak. Gene de seçimleri hangi parti önde bitirirse bitirsin, şimdiden belli olanın önümüzdeki birkaç ayın sert koalisyon görüşmeleriyle geçeceğidir. Koalisyon görüşmelerinde dış politikanın belirleyici bir faktör olacağını da şimdiden söyleyebiliriz. Gene aynı kesinlikle bir “sol ittifakla” politika değişikliği umudunu taşıyanların hayal kırıklığına uğrayacaklarını öngörebiliriz.

„Almanya’da karar günü“ weiterlesen

Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu

Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak Federal Parlamento Seçimleri üzerine

“Eğer seçimle bir şeyler değiştirilebilseydi, o zaman seçimler çoktan yasaklanmış olurdu” – bu, Kurt Tucholsky’ye atfedilen, ancak muhtemelen 1970’li yıllarda anonim bir Grafitti sanatçısının duvar yazısı olan tespitin günümüz kapitalizmi açısından pek haksız olduğu söylenemez. Gene de sınıflı toplumlardaki gelişmeleri ve parlamento seçimlerinin burjuvazinin sınıfsal tahakkümü için olan önemini açıklamaya yeterli değil. Elbette kusursuz işleyen burjuva demokrasilerinde dahi egemen siyasetin salt seçimlerle değiştirilebileceğine inanmak bir illüzyondan ibarettir. Parlamento dışı toplumsal mücadele, bilhassa işçi sınıfının mücadelesi olmaksızın herhangi bir değişim olanaklı değildir. Ancak seçim süreçleri sosyal, iktisadi ve siyasi güç dengelerini irdelemek, iktidar ilişkilerini ve dolayısıyla sınıf mücadelesinin koşullarını analiz etmek için de birer fırsattırlar.

„Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu“ weiterlesen

Almanya: Seçimler yaklaşırken (4)

Almanya: Seçimler yaklaşırken (4)

19 Eylül 2021

Almanya’daki siyasi durum giderek daha belirginleşiyor. 26 Eylül sonrasında hangi koalisyon iktidara gelirse gelsin, Yeşillerin hükümet ortağı olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum ise Türkiye’de ve Almanya’daki Kürdistanlı ve Türkiyeli kimi kesimlerde Almanya-Türkiye ilişkileri bağlamında bazı beklentilere yol açıyor. Özellikle liberal ve sol-liberal kesimlerde Yeşillerin hükümet ortağı olmasıyla Alman devletinin Türkiye politikalarında demokratikleşme ve insan haklarının ağırlık kazanacağı ve AKP-Saray-Rejiminin baskı altına alınacağı düşüncesi dikkat çekiyor. “Sahiden öyle mi olacak” diye sorarak, seçim sonuçlarının Almanya-Türkiye ilişkilerini nasıl etkileyeceğini irdeleyelim.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken (4)“ weiterlesen

Almanya: Seçimler yaklaşırken (3)

Almanya: Seçimler yaklaşırken (3)

12 Eylül 2021

Federal Parlamento Seçimlerine iki hafta kala anketlerdeki sayılar kalıcılaşıyor gibi. SPD’nin birinci, CDU/CSU’nun ikinci parti olacaklarını gösteren tablo değişmedi. Yeni hükümetin üç partili bir koalisyondan ibaret olacağına da kesin gözle bakılıyor. Ancak asıl soru, bu koalisyonun hangi partilerden oluşacağı sorusu. Geçen cuma günü yapılan bir seçmen anketi de soruya net yanıt getirmiyor. Ankete göre SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan bir koalisyonu seçmenlerin yüzde 33’ü onaylıyor. CDU/CSU, Yeşiller ve FDP koalisyonu yüzde 29 onay alırken SPD, Yeşiller ve Sol Parti’den oluşan bir koalisyon seçmenlerin yüzde 28’inin tercihi olarak görünüyor.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken (3)“ weiterlesen

Almanya: Seçimler yaklaşırken (2)

Almanya: Seçimler yaklaşırken (2)

5 Eylül 2021

Federal Parlamento Seçimlerine üç hafta kala anketler muhafazakârların SPD’nin gerisine düştüklerini gösteriyor. CDU/CSU Merkel sonrası için gösterdiği Şansölye adayı ile oy kaybederken, SPD sempati topluyor. Anketlere göre hâlihazırda SPD’nin yüzde 25, CDU/CSU’nun yüzde 20, Yeşillerin 16, FDP’nin 13, ırkçı-faşist AfD’nin 12 ve Sol Parti’nin yüzde 6 oy alması bekleniyor. Bununla birlikte kararsızlar seçmenlerin yüzde 28’ini oluşturuyor. Böylesi bir tablo da yeni hükümetin üç partili bir koalisyondan oluşma ihtimalini artırıyor.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken (2)“ weiterlesen

Almanya: Seçimler yaklaşırken…

Almanya: Seçimler yaklaşırken…

29 Ağustos 2021

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak olan Federal Parlamento Seçimleri sahiden köklü bir değişime, kimilerinin umduğu gibi, bir “sol” hükümetin işbaşına gelmesine yol açacak mı? Salt anketlere ve yapılan seçim tahminlerine bakarak soruyu yanıtlamak mümkün değil. Her ne kadar anketlerde SPD önde gidiyor olsa da, SPD adayı Olaf Scholz’un Şansölye seçilebilmesi için koşullar pek uygun görünmüyor. Önümüzdeki haftalarda seçimleri irdelemeye devam edeceğiz, ama bu sefer müsaadenizle biz de biraz “falcılık” yapalım.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken…“ weiterlesen

Antikomünizm cenneti

Antikomünizm cenneti

18 Temmuz 2021

Almanya’daki tekelci burjuvazinin emperyalist cephenin en rafine ve en saldırgan burjuvazisi olduğunu defalarca tespit etmiştik. En kindarı olduğunu da eklemeliyiz. Nitekim Almanya’daki son gelişmeler bu tespitlerimizi bir kez daha teyit etmektedir. Almanya’nın dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olmasına, emperyalist-kapitalist dünya düzeninin içinde debelendiği çoklu kriz ortamıyla diğer ülkelerden nispeten daha rahat baş edebilmesine ve toplumsal direniş potansiyellerini istedikleri yöne kanalize edebilmelerine rağmen, tarihlerinin belki de en zayıf konumunda olan Alman komünistlerine bir nebze tahammül edemeyen bir burjuvaziyle karşı karşıyayız.

„Antikomünizm cenneti“ weiterlesen

Almanya’da neler oluyor?

Almanya’da neler oluyor?

11 Temmuz 2021

Berlin’de gazeteci Erk Acarer’e saldırılması, sadece Türk devletinin on yıllardır Almanya’da sistematik bir biçimde farklı yapılanmalar örgütlemesini ve bunlar üzerinden Türkiye kökenli muhalif güçleri hedefine koymasını değil, aynı zamanda Alman devletinin de böylesi saldırı ve yargısız infazların sorumlularından olduğunu kanıtlıyor. Alman devleti bir kez daha, kimi Türkiyeli liberalin umduğu gibi »demokrasi havarisi« olmadığını, aksine faşist MHP destekli AKP-Saray-Rejiminin en önemli destekçisi olduğunu göstermiştir. O açıdan Almanya’daki Kürdistanlı ve Türkiyeli muhalifler verilen bu gözdağı karşısında öz savunma fikri üzerine düşünmeli ve gereğini yapmalıdırlar.

„Almanya’da neler oluyor?“ weiterlesen

Devlet aklının zehirlediği sol

Devlet aklının zehirlediği sol

23 Mayıs 2021

Ne zaman Filistin Sorunu ve İsrail devletinin Apartheid politikaları ülke gündemini belirlese, o zaman Almanya’nın emperyalist devlet aklının reformist solun kılcal damarlarına dek nasıl sızdığı ve ruhunu ne denli zehirlediği ortaya çıkıyor. Zaten devrime olan inancını çoktan yitirmiş ve enternasyonalizmi muğlak bir »insan hakları« söylemine indirgemiş olan reformist sol Almanya’nın ikinci sosyal demokrat partisi olma yolunda ilerliyordu. Savaş karşıtı programı ve üyeleri arasında radikal solcuların da olması, partinin sağa kaymasına engel olacağını düşündürüyordu. Ancak son gelişmeler partinin devlet aklına teslim olduğunu kanıtladı.

„Devlet aklının zehirlediği sol“ weiterlesen

Fransa’nın Türkiye problemi

Fransa’nın Türkiye problemi

9 Mayıs 2021

Fransa’nın, Emmanuel Macron’un Devlet Başkanı seçilmesinden bu yana NATO partneri Türkiye ile olan ilişkileri hiç düzelmedi ve görüldüğü kadarıyla aradaki gerginlik ileride daha da artacak gibi. Alman ve Fransız burjuva basınında bu gelişmenin temel nedeninin Ankara’nın »diaspora Türklerini kullanıyor« olması gösteriliyor. Elbette bu yeni bir şey değil ve özellikle 1980 darbesinden bu yana Türkiye karar vericilerinin sistematik biçimde Avrupa’daki Türkiye kökenli göçmenleri seçme-seçilme hakkı olan »etkin Türkiye lobisi« hâline getirmeye çalıştıkları biliniyor. Ancak şimdiye kadarki Türk hükümetleri bunu her zaman işbirlikçisi oldukları emperyalist güçlerle eşgüdüm içinde gerçekleştirmişlerdir. O açıdan Fransa-Türkiye arasındaki gerilimin nedenlerini başka alanlarda aramak gerekiyor.

„Fransa’nın Türkiye problemi“ weiterlesen

Otoriter restorasyon dayatması

Otoriter restorasyon dayatması

Fransa ve Almanya’daki gelişmeler üzerine

3 Mayıs 2021

Başta Almanya’daki olmak üzere, Avrupa’daki burjuva medyası Fransa’da emekli subayların sert açık mektubunu pek dikkate almadı. Halbuki tam da 21 Nisan 1961’de Fransız generallerinin Charles de Gaulles’ün Cezayir politikasını gerekçe göstererek başlattıkları darbe girişiminin 60’ıncı yıl dönümünde ve aşırı sağcı Philippe de Villiers’in »Bir gün sonrası. Darbe için sinyal« başlıklı kitabının yayımlandığı günlerde sağcı haftalık gazete »Valeurs Actuelles«de yayımlanan açık mektup günümüz Avrupa’sında pek yaygın görülmeyen biçimde bir darbe çağrısını içeriyordu. Doğal olarak Fransa hükümeti ve bazı ilerici kesimlerden eleştiriler geldi, Alman basınında birkaç haber yayınlandı, ama ardından tekrar gündeme dönüldü ve daha fazla konu edilmedi. Hatta Sanayi Bakanı Pannier-Runacher »Emekli birkaç general ayaklarında terliklerle orduyu isyana davet ediyor« diye dalga geçti. Subaylara destek çıkan tek siyasetçi, beklenildiği gibi faşist Marine Le Pen oldu.

„Otoriter restorasyon dayatması“ weiterlesen

Temkinli iyimserlik

Temkinli iyimserlik

2 Mayıs 2021

Demokrat Biden’in ABD Başkanı seçilmesi, ardından da Baerbock’un Yeşiller partisinin Şansölye adayı ilân edilmesi, Almanya’daki kimi sol-liberal çevrelerce »neoliberalizme darbe vuruluyor« ve »yeşil kapitalizme geçiliyor« yorumlarına neden oldu. Bu çevrelerde Biden’in 1,9 trilyon dolarlık yardım paketinin ve Yeşiller partisinden bir kadının Şansölye olma olasılığının »sosyal ve ekolojik çizgiye doğru« bir değişimin habercisi olduğu iddia ediliyor. Gerek Biden’in »100’üncü gün konuşmasına« gerekse de Yeşiller partisinin seçim programındaki sosyal ve ekolojik vaatlere bakıldığında böylesi bir kanı oluşabilir. Ancak görüngülerin aldatıcı olduğu kadar, ayrıntıların da her şeyin göründüğü gibi olmadığını kanıtladığını söylemeliyiz.

„Temkinli iyimserlik“ weiterlesen