“It’s the economy, stupid!”

5 Mart 2023

Hiyerarşik toplumlarda, yani imtiyazlar üzerine kurulu olanlarda bilgiye ve habere ulaşım da imtiyaz sahibi olmayı gerektirir. Bilgi ne denli müstesna, karar vericilerin kararları için ne denli önemliyse, o bilgiye ulaşmanın fiyatı da o denli yüksek olur. Nihâyetinde kapitalist toplumlarda bilgi ve haber birer meta olduklarından toplum çoğunluğunun bilgiye ulaşımı kısıtlıdır. Genellikle bilgi değerini kaybettikten sonra ve toplumsal rıza üretimi için gerekli olduğunda toplum çoğunluğuna ulaştırılır.

„“It’s the economy, stupid!”“ weiterlesen

Sol-liberalizmin sefaleti

26 Şubat 2023

Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında yaşanan deprem felaketinin acıları sürerken başka konulara odaklanmak pek kolay değil. Almanya’da yaşayan birçok Kürdistanlı ve Türkiyeli – kim bilir belki de fazlaca duygusal olduğumuzdan – ilginç bir hayal kırıklığı içerisindeler. Özellikle Alman dostlarından hayal kırıklığına uğramışlar. Deprem felaketinin ilk günlerinde ilgi yoğun olmasına rağmen, “tanıdığın veya akraban etkilendi mi?” sorusunu soranların sayısı o kadar azdı ki, gösterilen dayanışmanın büyüklüğü bile bu hayal kırıklıklarını gideremedi.

„Sol-liberalizmin sefaleti“ weiterlesen

Gayri meşrulaştırma

12 Şubat 2023

Dehşet dolu günlere tanık oluyoruz. Suriye ve Türkiye’de meydana gelen deprem felaketleri canımızı yaktı. Para ve gerekli eşya yardımı yapmaktan başka bir şey elimizden gelmediğinden çaresizlik ve baygınlık duygularının esiri olduk. Dostlarımız ve yakınlarımızdan kötü haberler aldıkça, felaket bölgesinden uzakta, Avrupa’da sıcak evlerimizde yatmaktan utanan insanlara dönüştük. Aynı zamanda haberleri izlediğimizde Türkiye’yi yönetenlerin basiretsizliklerine, aymazlıklarına ve yalanlarına öfke kusuyor, lanet okuyoruz ister istemez.

„Gayri meşrulaştırma“ weiterlesen

Stalingrad

5 Şubat 2023

Tarih rövanşizminin yaygın, hatta resmî devlet politikası olduğu Almanya’da bazı yıldönümleri çabuk atlatılmaya, ama her halükârda tarihsel gerçekler çarpıtılarak anılmaya çalışılır. Bazı yıldönümleri ise – tarihsel gerçeklerin üstünü örtmek neredeyse olanaksız olduğundan – burjuvazisi, siyasetçisi ve yaygın medyasıyla egemenlere büyük acı verir. Unutmak ve unutturulmak istenen bu yıldönümlerinden birisi 30 Ocak 1933’te iktidarın faşist NSDAP’ye teslim edilmesiyse, diğeri de Alman faşizminin sonunun başlangıcı olan Stalingrad yenilgisidir.

„Stalingrad“ weiterlesen

Rosa ve Karl’dan Suphilere

Burjuvazinin korkulu rüyasıyla baş etme yöntemi üzerine

1990 sonrasında kapitalizm dünya çapında büyük bir zafer elde etti, bu doğru. Ama bilinçli işçi sınıfı ve komünistler bu karşıdevrimi geçici bir politik yenilgi ve gerileme olarak nitelendirmektedirler. Aslında dünya sınıf savaşımları tarihinde ezilen ve sömürülenlerin çokça yenilgilerine tanık olduk. 1871 Paris Komünü deneyi sadece 72 gün sürmüştü. 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi deneyi ise 73 yıl boyunca dünyadaki tüm dengeleri değiştirdi. İlk kez işçi sınıfının iktidarının olanaklı olduğunu gösteren sosyalizm deneyi, tüm hatalarına, olumsuz pratiklere, sapmalarla zayıflatılmasına ve nihâyetinde yenilmesine rağmen, insanlığın bilinçli işçi sınıfının öncülüğünde baskı ve sömürüden kurtuluş mücadelesi için zengin bir deney hazinesi, ilham kaynağı olan olumlu yönleriyle daha iyisini yapabilmek için emsalsiz bir yol gösterici olarak hafızalarımızda kalacaktır.

„Rosa ve Karl’dan Suphilere“ weiterlesen

Savaş bakanları ve büyük kumar

22 Ocak 2023

Cuma günü ABD’nin Avrupa’daki en önemli üslerinden birisinin bulunduğu Ramstein’da bir araya gelen “Ukrayna Kontak Grubu” toplantısında ABD savaş bakanı Lloyd Austin müttefiklerini Ukrayna’ya daha fazla yardım yapmaya çağırdı. “Zamanın uygun olduğunu” söyleyen Austin, ABD’nin şimdiye dek toplam 26,7 milyar dolarlık yardım yatığını belirterek, müttefiklerinin ”Ukrayna’nın kendisini savunması için gerekli olduğu süre boyunca” desteklerini sürdürmek zorunda olduklarını vurguladı. Böylelikle Leopar 2 hücum tanklarını vermekte çekingen davranan Scholz hükümeti üzerindeki baskı artırılmış oldu.

Rus

Faşizm düşünce değildir

15 Ocak 2023

Son haftalarda Türkiye kamuoyunda tartışılan “Ülkücüler” meselesi, hatta Kılıçdaroğlu’nun “CHP’deki gerçek Ülkücülerden” bahsetmesi ve konunun Almanya bağlantısı bazı tarihsel anımsatmaları gerekli kılıyor. Türkiye siyaset arenasında, dahası kimi “sol” cenahta hâlâ “Ülkücüler” tanımının kullanılması ve faşist MHP’den “sıradan bir parti” gibi bahsedilmesi, hem toplumsal hafızanın ne denli unutkan olduğunu, hem de faşist ideolojinin olağan siyasi akımmış gibi meşru görüldüğünü gösteriyor. Akşener’in geçmişi bilinmesine rağmen, devamla HDP’den “altılı masanın” adayını önkoşulsuz desteklemesini isteyen “Türk demokratlarına” bu vesile ile bazı gerçekleri hatırlatalım.

„Faşizm düşünce değildir“ weiterlesen

Strategische Prioritäten:

Über vermeintliche Verwerfungen in den deutsch-türkischen Beziehungen und über die deutsche Kurdistan-Politik

Wer während der Merkel-Ära die Berichterstattung der bürgerlichen Medien über die Türkei verfolgte, konnte sich damals des Eindrucks nicht erwehren, dass die Bundesregierung und somit auch Europa dem erpresserischen Handeln des selbstherrlichen Despoten Erdoğan ohnmächtig gegenüberstehen. Das mediale Flaggschiff des deutschen Kapitals, die FAZ schrieb damals, dass »die erratische Regierung dabei (sei) die Türkei ins Autoritäre abdriften zu lassen«. Damit stünde die Flüchtlingsvereinbarung, »eine Vereinbarung, die dem wohlverstandenen Interesse beider Seiten dient, wozu ausdrücklich auch die humanitären und menschenrechtlichen Ansprüche an den Umgang mit Flüchtlingen gehören« auf der Kippe, so die FAZ weiter. Was aus dem »humanitären und menschenrechtlichen Ansprüchen« inzwischen geworden sind, ist hinlänglich bekannt.

„Strategische Prioritäten:“ weiterlesen

Sistemik kriz

25 Aralık 2022

Savaş karşıtı ve tanınmış antifaşist Alman yazar Erich Kästner 1927’de Goethe’ye atıfta bulunarak kaleme aldığı bir yazısında “Top [mermilerinin] çiçek açtığı ülkeyi tanıyor musun?” diye soruyor ve sorusunu kendisi yanıtlıyordu: “Orada özgürlük olgunlaşamaz. (…) Ne inşa edilirse edilsin – her defasında kışla yapılır… Tanımıyor musun? Tanıyacaksın!” Kästner bu cümleleri yazmasından beş yıl sonra Alman faşizmi iktidarı gasp edecek ve bilinen vahşet çağını başlatacaktı.

„Sistemik kriz“ weiterlesen

Yeni(den) sömürge hevesleri

18 Aralık 2022

Bazı fotoğraflar sayfalar dolusu yazılardan fazlasını anlatırlar. Geçen hafta Brüksel’de gerçekleştirilen AB – ASEAN Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde çekilen bir enstantane buna sahiden iyi bir örnek teşkil ediyor. Medyada yer alan fotoğrafta bir AB bürokratının ASEAN temsilcilerinden birisine neredeyse ağzına girecek derece yakınlaştığı görülüyor, ki bu fotoğrafa Almancada yalakalığı tarif etmek için kullanılan “Speichellecker”, yani “salya yalayıcısı” tanımı cuk oturuyor. Yeni(den) sömürge hevesleri kabaran Avrupalı emperyalist güçler, Çin’e alternatif arayışlarında öylesine esnekleştiler ki, genel söylemlerinde aşağıladıkları Asyalıları yanlarına çekebilmek için her türlü hokkabazlığı yapmaya hazırlar.

„Yeni(den) sömürge hevesleri“ weiterlesen

2022’nin ardından Avrupa

2022’nin ardından Avrupa

15 Aralık 2022

Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da neoliberal politikaların, yaşamın her alanının militaristleştirilmesinin, ırkçı-faşist yaklaşımların kökleşmesinin, emperyalist yayılmacılığın ve demokratik ve sosyal haklara yönelik saldırıların ivme kazandığı bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022 aynı zamanda Avrupa’daki reformist toplumsal ve siyasi solun toplumsal direniş potansiyellerini güçlendirerek egemenleri baskı altına almak yerine meydanı milliyetçi, ırkçı ve faşist hareketlere bıraktığı ve NATO soluna dönüştü bir yıl olarak tarihe geçti.

„2022’nin ardından Avrupa“ weiterlesen

Münferit hadise(ler)

Münferit hadise(ler)

11 Aralık 2022

Geride bıraktığımız hafta Almanya’da üç bin polis, istihbarat ve özel tim memurlarının katılımıyla gerçekleştirilen ve toplam 25 (!) darbecinin tutuklanması ile sonuçlanan operasyon dünya çapında medyatik ilgiye maruz kaldı. Almanya burjuva medyası dahi “kurulu düzeni yıkmak isteyen sağcı teröristler” başlığı altında “demokrasimiz savunmasız değil” yorumlarını yaptılar. Federal Savcılık ve hükümetten “bu münferit hadisedir” açıklaması geldikten ve yasaların sertleştirileceği vaatleri verildikten sonra münferit hadise gündemden düştü.

„Münferit hadise(ler)“ weiterlesen

Topyekûn ideolojik savaş

Topyekûn ideolojik savaş

4 Aralık 2022

Alman tekelci burjuvazisi ve siyasi temsilcilerinin giderek daha da pervasızlaştığını söylersek, pek yanlış yapmış olmayız. Sadece son iki haftanın gelişmelerine baktığımızda, Alman emperyalizminin “vatan cephesinde” topyekûn bir ideolojik savaş başlattığını görebiliriz. Görüldüğü kadarıyla Almanya’daki egemenler “vatan cephesinde mezarlık sessizliğinden” ziyade, tüm toplumu esir almaya yönelik bir zihinsel seferberlik ilân ettiler.

„Topyekûn ideolojik savaş“ weiterlesen

Alternatif arayışları

Alternatif arayışları

Alman tekelci burjuvazisinin Çin Halk Cumhuriyeti ile karmaşık ilişkileri üzerine

Federal Şansölye Olaf Scholz’un tekel temsilcilerini yanına alarak gerçekleştirdiği Pekin ziyareti, Alman tekelci burjuvazisinin Avrupacı ve Transatlantikçi fraksiyonları arasındaki çıkar çatışmalarını ayyuka çıkardı. Aynı zamanda koalisyon içindeki çatlaklar da görünür oldu. Şahin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock hükümet geleneklerine pek uygun olmayan bir biçimde yurtdışı ziyaretinde kendi Şansölyesini açıkça eleştirmesine rağmen, Scholz Pekin’de yoğun görüşmelerde bulunarak Transatlantikçilerin karşı çıktığı bir “Çin stratejisinde” kararlı olduğunu gösterdi. Nihâyetinde koalisyondaki çatlakların büyüdüğünü görebiliyoruz.

„Alternatif arayışları“ weiterlesen

Almanya’nın sessizliğinin anlamı

Almanya’nın sessizliğinin anlamı

27 Kasım 2022

Scholz hükümetinin “TSK kimyasal silah kullanıyor” iddiaları ve en son Rojava ile Güney Kürdistan’a yönelik saldırıları karşısında sessiz kalması, aksine şahin Dışişleri Bakanı Baerbock’un “saldırılar orantılı olmalı” demesi, Almanya’daki muhalif kesimler tarafından “ikiyüzlülük” olarak eleştiriliyor. Kanımızca “böyle feminist dış politika mı olur” diye soran sol liberaller fena yanılıyorlar. Çünkü Almanya kendince “tutarlı” davranıyor. Çünkü Alman emperyalizminin Türkiye politikalarında insan hakları, feminizm veya uluslararası hukuka uyulması gibi değerler yer almıyor. Aslına bakılırsa Berlin, Türkiye’nin Suriye topraklarını işgal etmesine ve askeri saldırılarına devam etmesine tahammül göstererek, “tutarlı” davranıyor.

„Almanya’nın sessizliğinin anlamı“ weiterlesen

Alman burjuvazisinin Çin ikilemi

Alman burjuvazisinin Çin ikilemi

13 Kasım 2022

Şansölye Scholz’un tekel temsilcilerini yanına alarak gerçekleştirdiği Pekin ziyareti hem Alman burjuvazisinin Çin ikilemini hem de Avrupacı ve Transatlantikçi hükümet üyeleri arasındaki çekişmeyi gün yüzüne çıkardı. Bu çerçevede asıl çekişmenin Şansölye ile Dışişleri Bakanı arasında sertleşeceği söylenebilir. Scholz, Çin Halk Cumhuriyeti ile olan rekabete rağmen, Pekin ile belirli bir iktisadi iş birliğinin sürdürülmesini savunurken, Dışişleri Bakanı Baerbock ÇHC’ne yönelik saldırgan söylemini bu sefer doğrudan Scholz’u hedef alarak artırmakta. Biden yönetimi de açıkça Baerbock’a destek çıkıyor ve Berlin üzerindeki baskıyı ağırlaştırıyor.

„Alman burjuvazisinin Çin ikilemi“ weiterlesen

Manipülasyon algoritmaları

Manipülasyon algoritmaları

6 Kasım 2022

Elon Musk’ın Twitter platformunu satın alıp, şimdiye dek ücretsiz olan hizmetleri ücretli hâle getireceği ve platform çalışanlarının büyük bir kesimini işten çıkartacağı haberleri kamuoyunda dijital medya tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Kimileri “dijital medya düzenlemeleri getirilsin” taleplerini yükseltirken, kimileri buna “bu sansür olur” gerekçesiyle karşı çıkıyorlar. Muhalif kesimlerde ise “alternatif platformları kullanalım” çağrıları yapılıyor. Kanımızca tüm bu tartışmalarda esas olması gereken nokta göz ardı ediliyor: Dijital medyanın sayıları milyarları bulan kullanıcıların iletişimini kontrol edip, yönlendirerek devasa kârlar sağlayan tekellerin ellerindeki müthiş bir manipülasyon aracı olduğu gerçeği.

„Manipülasyon algoritmaları“ weiterlesen

Die Türkei im Abgrund?

Die Türkei im Abgrund?

Über die aktuelle türkische Finanz- und Wirtschaftskrise

Die Zahlen sprechen für sich: Obwohl das Bruttoinlandsprodukt laut der staatlichen Statistikbehörde TÜIK im zweiten Quartal 2022 um 7,6 Prozent gewachsen ist und positive Prognosen abgegeben werden, steckt die Türkei in einer tiefen Finanz- und Wirtschaftskrise, welche die dramatische Situation der Werktätigen erheblich verstärkt. Die Inflation galoppiert von einem Rekord zum anderen, die Landeswährung Lira stürzt weiter ab, breite Bevölkerungsteile verarmen immer schneller, eine Bankrottwelle überrollt Klein- und Kleinstunternehmen und der Hegemoniekampf zwischen den unterschiedlichen Kapitalfraktionen verschärft sich immer mehr. Die autoritär-neoliberale Politik, die von Erdogan mit Hilfe seiner Präsidialdiktatur repressiv durchgesetzt wurde, scheint an ihre Grenzen gekommen zu sein. Die Wählerbasis des AKP-Palast-Regimes bröckelt weiter und auch innerhalb der herrschenden Klassen wird Widerspruch wieder laut artikuliert. Zwar kann man bislang nicht von einer breiten gesellschaftlichen Mobilisierung gegen die Regierung sprechen, dennoch flammen trotz massiver Repression kleinere und größere Protestbewegungen auf. Durch die derzeitige ökonomische Entwicklung gerät Staatspräsident Erdogan immer mehr unter Druck. Aber ob er bei den im Juni 2023 angesetzten Präsidentschaftswahlen abgestraft wird, ist aufgrund des zaghaften Widerstandes der bürgerlichen Opposition noch nicht klar vorauszusagen.

„Die Türkei im Abgrund?“ weiterlesen

Savaş komuta merkezi

Savaş komuta merkezi

ABD emperyalizminin Almanya’yı Rusya’ya karşı savaş merkezi hâline getirme planları üzerine

ABD emperyalizminin stratejik rakipler olarak gördüğü Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik politikalarında Almanya ve Avrupa Birliği üzerinden saldırganlığına ivme kazandırmaya çalıştığı biliniyor. Ha keza, Avrupalı müttefiklerini de kontrolü altında tutmaya çalışması. Hint-Pasifik Bölgesinde asıl rakibi ÇHC’ne karşı askeri yığılma ve kuşatmasını gerçekleştirmek için Avrupalı emperyalist güçler arasında gönüllü destekçiler bulan ABD, Rusya Federasyonu’nun kuşatılma ve zayıflatılma görevini Avrupalı müttefiklerine bırakmaya kararlı. Ancak özellikle Almanya’daki Avrupacı ve Transatlantikçi sermaye fraksiyonları arasında güncel enerji krizi ve bununla bağlantılı olarak baş gösteren ekonomik ve toplumsal sıkıntılar nedeniyle gün yüzüne çıkan çelişkiler bu görevin üstlenilmesini ve yerine getirilmesini zora sokuyor.

„Savaş komuta merkezi“ weiterlesen